Biz diş hekimleri için diş beyazlatma sırasında hastanın hassasiyet hissetmesi çok büyük sıkıntıydı. Sadece diş hassasiyeti değil aşağıda sıralayacağım birçok faktör de klasik beyazlatma tedavilerinde sorundu:
- Hafif düzeyde dişeti çekilmesi olan mine sement bileşimleri dediğimiz kök yüzeyinin açıkta olduğu kısımlara jel süremezdik. Beyazlatmadan sonra köke yakın yüzeyler eski renginde kalırdı.
- Mikroçatlak dediğimiz diş yüzeyindeki çatlaklara klasik beyazlatma jeli gelmemeliydi. Yüksek orandaki hidrojenperoksitin toksik etkisinden dolayı dişin canlı kısmına olumsuz etkisi vardı.
- Diş minesinde yüksek orandaki H202 nin dejenerasyon dediğimiz yıpratıcı etkisi de istemediğimiz sonuçlardandı.
- Sigara içen hastalara asla beyazlatma yapmazdık.
Gelelim bu döneme.. Düşük konsantrasyondaki nanohidroksiapatit ilave edilmiş ürünlerle:
- Dişeti çekilmesi olan, kök yüzeyi hafif açığa çıkmış alanlara da diş beyazlatma jelini sürebiliyoruz. % 5-7 lik konsantrasyondaki nano hidroksiapatitli beyazlatma jeli, reminerilizasyon dediğimiz sert dokulardaki yenileme özelliğinden dolayı artık koledeki bu alanlarda kullanılıyor.
- Mikroçatlakları yenileyerek onaran beyazlatma jeli düşünün. Diş minesi yenilenerek beyazlıyor.
- Minede ‘’yıkım’’ değil yapım ‘’yapan’’ beyazlatma ürünleri günümüzdeki nano teknoloji ile bilimsel olarak da kanıtlanmıştır.
- Sigara içen hastalar tabi ki öncelikle sigarasız bir yaşantıyı düşünemediğiniz için bırakamadığınızı biliyoruz!!!!
Yeni nesil beyazlatma ürünleri diş minesini yenileyerek beyazlattığı için nikotin lekesi de daha geç oluşmaktadır.
Diş Hekimi Betül Yurteri